Yaşanmış bir panelin kısa öyküsü,
Hava kararmak üzereydi, önce nal sesleri duyuldu ardından posta arabası bahçeye girdi.Arabadan aşağı atlayan post arabasının sürücüsü hancı Ahmet ağa ile selamlaşırken, sol üst köşe odadan bir hafta önce gemi ile İstanbul dan gelen palamut tüccarının başı sun durmadan uzandı meraklı gözler ile postacıya baktı.
Şu tabelanın altındaki masada oturan burnunda hızma takılı, soğuk birasını yudumlayan genç kız o anda burada olsa idi bira bardağını hala sağlam elinde duruyormuydu, yoksa bir şangırtı çoktan duyulmuş muydu?Ya, ya şu nargile içmeye çalışan orta masadaki uzun saçlı delikanlı o an ne yapardı?
Söz ettiğimiz mekanın neresi olduğunu Çanakkale de yaşayan büyük çoğunluk sanıyorum ki ikinci paragraftan sonra biraz olsun tahmin etti.Tahmin edemeyenler için söz ettiğimiz yer Fetvane sokakta (Barlar sokağında) ki Yalı han; yaşlısı- genci, kadını- erkeği,çalışanı- emeklisi kısacası, Çanakkalelinin buluşma noktalarından biri. Bir araya gelip havadan sudan, evdeki kediden, yan komşunun perdesinden, son sınavda kırık not veren hocasının insafsızlığı gibi günlük yaşamın sıradan sohbetlerinin yanı sıra kent ve kentte yaşam üzerine de son derece ciddi konuları konuşan ve konuşmakla kalmayıp sonunda ciddi sonuçlar ve projeler oluşturan ve proje tarafları ile ortaklık kurup kentli ile paylaşan insanlarında buluşma mekanlarından biri .
Uzun zamandır (yılardır ) her salı burada bir birini tanıyan veya tanımayan ama dostluk paydasında insanların bir araya geldiği salı toplantıları yapılıyor. Bu toplantılarda, unvan veya mevki yada adına siz ne derseniz deyin “O” şeyin getirdiği kimlik üzerine bir araya gelinmiyor. Bu toplantılar da farklı inanç ve dünya görüşüne sahip, ortak paydaları Çanakkale de yaşamak olan insanlar bir araya geliyor ve yeni dostluklar kuruluyor, var olan dostlukları ise daha da geliştiriliyor. Gelişen bu dostlukları önemseyen ve bu birlikteliği zedeleyecek kişisel çıkarların olmadığı bir platform olarak her hafta bir araya gelinen, kente olup bitene ait düşüncelerin paylaşıldığı toplantılar bu toplantılar. Kentte ve çevresinde yaşanan olumsuzluklar üzerine önemli eleştiriler getirilirken güzel ve kente katkısı olacağı değerlendirilen gelişmelere ise taraf olunuyor. Kısacası katılım için “dostluk anlayışı” dışında hiçbir ön şartın olmadığı ve kişinin burada var olmak istediği sürece de var olacağı toplantı bu salı toplantıları.
İşte bu salı toplantılarından birinde ( geçtiğimiz Nisan da) Arkeoloji müzesinden Özgür Çavga dostumuzun, 19-24 Mayıs Müzeler haftası münasebeti ile Arkeoloji Müzesin de her yıl olduğu gibi bu yılda bir dizi etkinlik yapılacağını fakat bu yıl yapılacak etkinlikle ilgili olarak kentte yaşayanların daha fazla katılımı sağlamayı amaçladıklarını, bunun yanı sıra müze dışından da farklı etkinlikler yapmayı istediklerini ifade etti. Bu açıklama üzerine konu konuşulmaya, farklı fikirler ortaya çıkmaya başladı. Bu fikirler içinde en çok üzerinde durulan fikir de Veysel hocanın yıllardır müzeler haftası yaklaşırken hep gündeme getirip hayata geçirmek için emek harcadığı ve her seferinde de son aşamada bir aksilik çıktığı “ Çanakkale de müzeciliğin” konuşulduğu bir toplantı (bunun adına seminer, panel, form siz ne derseniz deyin ama Çanakkale de müzecilik olsun) yapılması önerisi idi. Bu konuda konuşmalar sürdü gitti ve her seferinde olduğu gibi zaman da oldukça ilerledi ve haftaya konuya devam etmek üzere vedalaştık.
Bu arada arkeoloji müzesi de resmi yazışma ile kente ki bir çok resmi kurum ve kuruluş ile sivil toplum örgütlerine müzede bu amaç ile ilgili bir toplantı yapılacağını duyurarak toplantıya çağırdı.
Fetvane sokak ile Çarşı caddesinin kesiştiği yada Çarşı caddesinden Fetvane sokağa girişte Yalı cami haziresinin karşı köşesinde yer alan eski binanın önünden geçenlerden kiminin iç çekerek bakıp ,”yazık oluyor…”dediği, bazılarımızın” acaba bu güzelliğin içinde kimler yaşadı? “ diyerek kendine yada beraber yürüdüğü dostuna sorduğu, kimilerimiz ise farkına bile varmadığı , farkında olanlarını ise büyük çoğunluğunun bu binanın Çanakkale deki ilk otellerden biri olduğunu bilmeden önünden geçip gittiği, binanın önü ahşap bir paravan ile kapatıldı bir gün, binanın farkında olanlar ne oluyor, ne yapılacak buraya sorularını sorarken Çanakkale Belediyesi, Çanakkale Kent Müzesi ve Araştırma Merkezi yazılı bir pano astı. Bu bilginin ardından önünden geçenlerden bazıları, panoyu dikkatle süzüp bir şeyler anlamlandırdı beyninde, bazıları da yüksek sesle sordu Kent Müzesi neydi? Çok doğal olarak yine hiç bir şeyin farkında olmadan günlük koşuşturma içinde önünden geçip gitti ve gitmekte çoğumuz.
Ertesi salı Yalı Han da bir araya gelenler bir önceki toplantı da kaldığımız yerden toplantıya devam etti, Veysel hoca ile Özgür’ün önersi bir arada nasıl getirilir konuşulurken, arada bir gündemimize gelip bir türlü üzerinde uzun, uzun konuşamadığımız Kent Müzesi konusu gündeme tekrar geldi.
Birkaç kez belediye ile bu konuda farklı şekillerde toplantılar yapılmış olmasına rağmen bir program oluşturulamamış ve daha sonrada konunun üstüne ölü toprağı örtülmüştü. Kent Müzesi tabelası asılması ile, ölü toprağı atılı sandığımız müze kuruluyordu, ama bu kurulan müze de ne olacaktı, nasıl bir müze planlanıyordu? Belediye bunu tam profesyonel bir ekiple mi planlıyordu, sürecin neresindeydi?
Kent müzesi, kentlinin belleği, geçmişi ile bugününü birleştiren mekan, kente yaşayan yada yaşamını kente sürdürüp te kentle yabancılaşanlara, kentini ve kentli olunmayı, yerelden ulusala, ulusaldan evrensele, demokrasi ve aidiyet ile ilgili sorunlarının çözümlendiği “okul” olmadığı halde özellikle bu konularda eğitim veren yer olarak tanımlandığına göre kentliler olarak biz bu sürece nasıl ve hangi aşamasında dahil olabilecek yada olmalımıydık? Bu sorular ortaya atıldıkça gördük ki belediyenin bu çalışmadaki süreci nasıl işlettiği hakkında net bir ve doğru bilgiye sahip değildik. belediye ilgililerinin gerek dost sohbetlerinde, gerekse farklı platformlarda verdiği satır arası bilgiler ise konu üzerinde kesin yargılar için yeterli değildi.Bu durumda müzede yapılacak toplantıdan önce Belediye Başkanı ile Saim Yavuz’un ilişki kurması ve bu sohbetin aktarılarak belediyenin de ortağı olması düşünülen “Kent Müzesi ve Müzeciliği” konulu bir panel düzenlemesi yapılarak Arkeoloji müzesinde ki programa dahil olunması önerisinin götürülmesi , bu önerinin sivil ayağının da yine Salı toplantılarının müdavimlerinden büyük çoğunluğunun üyesi olduğu ÇABİSAK tarafından yürütülmesi kararına varıldı.
Belediye başkanı ile Saim Yavuz’un görüşmesi neticesi bizi yanıltmadı ve sayın Başkan panel ile ilgili belediye ye düşecek tüm sorumlulukları, imkanlar dahilinde destekleneceği/çözeceği sözünü verdi. Sonunda Arkeoloji müzesindeki toplantıya konu götürüldü ve ilk toplantıda öneri müze tarafında da uygun görüldü ve Müzeler haftası kutlama programına proje ortağı olarak alınması kabul edildi. Ayrıca müzenin yapmayı planladığı etkinlikler bu toplantıda öğrenildi ve müze etkinliklere ilave olarak kutlamalar süresince müzeye verilecek katkı ile rehberli müze turları düzenlemesi , Üniversitemizin Güzel Sanatları Bölümü öğretim üye ve öğrencilerinin katkıları ile canlı performans yapılması gibi bir dizi etkinlik önerildi, önerilerin kabul görmesi ile de bu konuda planlar ve görev bölümleri yapılarak çalışmalara başlandı.
Zaman çok kısa idi, fakat inanılamayacak sürat ile ilerlendi, özelikle panel konusu başta olmak üzere bir çok iletişimde Veysel hocanın temposu övgüye değerdi, diğer arkadaşlarında çabaları pek tabi en az Veysel hoca kadar önemli idi. Panelin kapsamına uygun olarak konusunda uzman konuklar tespit edildi. Özellikle Kent Müzeciliğinin Türkiye’deki en önemli üç örneği ( Bursa, İzmir, Kayseri kent müzeleri ) ile kuruluş süreçlerindeki tecrübelerini aktarmaları için ilişkiye geçildi. Bu müzelerin dışında, işin doğası ve bilimsel veriler gereği uzun bir kuruluş maratonu yaşayan Antalya kent müzesi koordinatörleri ve Tarih Vakfı ile de ilişki kuruldu. Fakat Kayseri ve İzmir kent müzeleri dışında kalan kişi ve kurumlar aynı hafta içinde çok yoğun programlarını mazeret göstererek, çok istemelerine rağmen katılamayacaklarını bildirdiler. Bizde katılacaklarını bildiren iki Kent Müzemizi davet ederek panel programımızı oluşturduk.
Fakat tam sonuca vardık dediğimizde ( 19 Mayıs’tan )birkaç gün önce Arkeoloji müzesi Müzeler haftası kutlama programına yönelik Afiş hazırlatılarak kentte asmaya başladığında Müze için den düzenlenen tek sergi ile haftayı duyurduğunu ve afişte, hafta için müzeye sponsorluk yapan özel şirket dışında diğer kattı verenlerin yer almadığını gördük.Önce farklı bir afiş ile de tüm programın yayınlanacağını düşündük ama müzeci arkadaşlardan hafta ile ilgili tek afişin olduğu öğrenildi.Müzenin bu tutumu karşısında ne yapacağımız değerlendirilirken ,davetiyeler dağıtıldığında da davetiyenin etkinliklerinin yer aldığı etkinlik programında konu başlıkları yer almasına rağmen Müze ve özel sponsor firma dışında, hem maddi hem de emek ve fikir katkısı veren belediye ile, emek - bilgi ve en önemlisi zamanlarını bu işe ayırarak katkı veren kurum ve kişilerin yer almaması, Müzenin tüm yapılanların yalnız kurumlarının çalışması olarak gördüğü değerlendirmesi ile eşit emek ortaklığının kamu ile paylaşmaması üzerine ( arkeoloji müzesinde görevli olan arkadaşların tüm çalışmalar süresince dostça ve samimi ilişkiler kurduğundan zere kadar kuşku duymaksızın ) uzun yıllara dayalı kurumsal alışkanlıklarını koruduğu, farklı kurumlar ile ortak iş yapma geleneğinin yoksunluğundan kaynaklanan, bu benim alanım ben bunu tercih ediyorum zihniyetinin henüz (anılan tarih itibarı ile) üzerinden atamadığı ve kurumdan bu etki silinmediği bu şartlar altında ( harcanan emek ve çabaların boşa gitmemesi ve kent müzesi gibi Çanakkale’yi çok yakından ilgilendirilen panelin farklı bir tarihte ve mekanda yapılması kaydı ile) Müzenin, Müzeler Haftası programından panelin çekilmesi kararı alındı.
Ardından sürat ile yeni bir süreç planlaması hazırlanılarak misafirlerimize bildirildi ve ilk programa tarih nedeni ile katılamayan diğer kent müzeleri ile davet ettiğimiz diğer ilgili kurumlar ile tekrar ilişki kuruldu.Ne yazık ki yine önceden planladıkları faaliyetleri bizim planlama ile çakışıyordu ve katılamayacaklarını bildirdiler. Yeni süreç için mekan seçimi ile ilgili yapılan toplantıda Kent Müzesi paneli için birkaç yer üzerinde konuşuldu ve kentin kuruluşunun başlangıç yapısı olan ve şu anda Çanakkale Deniz Müzesi olarak işlevini sürdüren Çimenlik Kalesi, çalışmaya farklı birde anlam katacağı fikri ile seçildi. Ardından müze komutanı ile görüşme yapıldı ve bu görüşme sonunda, “Askeri müzeler müzecilik faaliyetlerine ilişkin yönetmelik şartları” ile Deniz Müzesi Sunu Merkezi’ni kullana bileceğimiz öğrenildi ve buna paralel olarak gerekli girişimlere başlandı.
Mekanın sınırlı kapasitesi nedeni ile çalışmanın tüm halka açılma sansı yoktu, bunun da dezavantaj olmasına rağmen davetiyede açıkça ifade edildiği gibi “Pasif Değil Aktif Panel” olarak çalışmanın yapılması ve panel sonucu oluşan bilgi ve tecrübeler ile sürecin devam ettirilerek, daha geniş ve dar kadrolar ile yeni toplantılar ve çalışmalar yapılması planlandı ve tüm çalışma sonuçlarının çeşitli iletişim araçları vasıtası ile de kentli ile paylaşılması hedeflendi.
Panele davet edilen kişilerin tespitinde izlenen yöntem yine panele ait davetiyede “Hepimiz çok önemliyiz” başlığı altında, -Olabildiğince farklı kesim, konum ve anlayışlara sahip kentliler bu etkinliğin davetlisi.Unvan ve mevki, bu etkinliğe davet gerekçesi olmadı . (…)Ne sunulan bilgiye, ne de sunuş yapan konuşmacıya hiçbirimizin “ön yargısı” olmasın. Hepimiz eşitler platformunda çok önemliyiz. Birbirimizi anlayarak, sonuçları niceliksel ve niteliksel çokluğa ulaştırabiliriz.- cümleleri ile açıklandı.
Sonunda davetiyeler dağıtılarak 18 Haziran 2007 tarihinde hedeflenen katılım oranı yakalanarak ( Bazı davetli arkadaşların oldukça önemli mazeretleri nedeni ile katılamamalarının yanı sıra davetli listesinde olamamasına rağmen kendini konunun içinde hissedenlerinde katılımı ile)yaklaşık dört buçuk saat süren, üç oturum halinde gerçekleştirildi.
İlk oturumda planlandığı gibi sayın Veysel Tolun, Dünya ve Türk müzecilik tarihini çok güzel hazırlanmış bir bildiri ile özetledi. Bu sunuş ardından Dünya Müzelerinden örneklerin yer aldığı slayt gösterisi ile salonda yer alanlarından birçoğu bilgilerini tazelerken, konuya ilgi duyanlar içinde iyi bir ön hazırlık oluşturuldu.
Ara vermeden devam edilen ikinci oturumda Kayseri ve İzmir’den gelen konuklarımız müzelerini bizlere tanıttı.Farklı yaklaşımlar ile düzenlemiş iki farklı kent müzesi ile karşı karşıya idik.
Kayseri Kent Müzesi gerek mekanının mimari tasarımı gerekse sergileme tekniği ile Türk müzeciliğinin pekte alışkın olmadığı bir dil kullanmıştı. Bunun yanırsa İzmir Kent Müzesi ise daha çok arşiv çalışmalarına yönelmiş, topladıkları arşiv malzemesini envanterlerine araştırmacıların yararlanması için katarken, içeriklerinin incelenmesi ile de elde ettikleri bilgilere paralel yürüttükleri, özgün grafik tasarımlara dayalı bilgilendirme panoları ile uzun periyotlu ve kent içerikli dönemsel sergiler ile “okunan müze” olarak kendilerini ifadelendirdikleri bir müzecilik yaklaşımına sahiptiler.
Her iki müzede kendilerini ifade ettikten sonra salonda yer alan katılımcıların soruları ile başlayan kuruluş süreçlerindeki tecrübeleri yine salondan gelen katkılar ile irdelendi.
On beş dakika bir aradan sonra oturumun son bölümü, üçüncü oturum başladı.Bu oturumda ilk sunu Türkiye de müzeciliğin yasal ve hukuki durumu ile Kültür Bakanlığı’nın yetki ve sorumlulukları özetlendi.
İkinci konuşmacı, Çanakkale Deniz Müzesi ve Namazgah Tabyalarından, Çanakkale Kent Müzesine Doğru Yaklaşımlar” başlıklı sunumda Çanakkale il sınırları içinde yer alan iki farklı müze de yaşadığı tecrübeleri aktardı.Her iki müzenin kuruluş ve yeniden yapılan süreçleri çağdaş müzecilik /müze bilim kriterleri ile değerlendirilerek, bir müzenin yapılanma ve kuruluş sürecinde izlenmesi gereken yol haritası iki örnek üzerinden bilgi ve tecrübelere bağlı olarak sunuldu.
Üçüncü sunu “Kent, Kimlik, Aidiyet” başlığını taşıyordu. Bu sunuşta, sunuş başlığında yer alan ifadelerin açılımı ile dünyadaki kent müzelerinin içerik ve yaklaşımlarına değinildi.
Son olarak Belediye Başkanımız sayın Ülgür Gökhan, tüm panelde sunulan bilgileri de yorumlayarak, kurulması düşünülen Çanakkale Kent Müzesi ve Araştırma Merkezi’nin ulusal ve uluslararası, ilgili kurum ve birliklerin yıların tecrübe ve bilimsel çalışmalar sonucu edindikleri bilgiler ışığında oluşan kriterlere uygun bir müze amaçladıklarını, hali hazırda inşası (restorasyonu) süren binanın bu çalışmaların gerçekleşmesi için ihtiyaç duyulacak olan mekan ihtiyacına cevap vermesini asıl müze çalışmasının ise Belediye şemsiyesi altında fakat dünya standartlarında tamamen özerk bir yapıya sahip oluşturulacak kurul vasıtası ile gerçekleştirileceğini ifade ederek her zaman olduğu gibi biz Çanakkalelileri bir kez daha yanıltmadı. Böylece daha önceki çalışmalarda olduğu gibi Çanakkale’ye yakışır bir Kent Müzesi yolunda olduğunu gösterdi. Ayrıca Çanakkale de var olan sivil inisiyatiften beklediği gibi - sivil inisiyatifin davet talebi beklemeden her konuda olduğu gibi sürece ortak olmasından- duyduğu memnuniyetini de ifade etti.
Panelin son oturumunda da her sunuşun ardından yaklaşık yirmişer dakikalık tüm katılımcıların iştiraki ile oluşan soru cevap ve katkılar ile panel gelişti .Panel,üçüncü oturum sonunda “ kent müzesinin farklı boyutları ile irdeleneceği farklı çalışma ortamlarının oluşturulması” dileği ile kapandı.
Daha sonra yapılan değerlendirmede gerçekten katılanların bu çalışma ile olduk iyi bir sinerci yakaladığı ve çok fazla bilgi akışı yaşandığı değerlendirmesi ile panel sonunda da varılan yeni çalışmaların mutlaka yapılması ve bunların neleri içereceği ve nasıl çözümleneceği Salı günü konuşulmak üzere tamamlandı. Başta da belirtmiştik Salı toplantıları tüm kentlilere açık dostlar toplantısı.
Cevat İNCE
Sanat Tarihçisi
Hava kararmak üzereydi, önce nal sesleri duyuldu ardından posta arabası bahçeye girdi.Arabadan aşağı atlayan post arabasının sürücüsü hancı Ahmet ağa ile selamlaşırken, sol üst köşe odadan bir hafta önce gemi ile İstanbul dan gelen palamut tüccarının başı sun durmadan uzandı meraklı gözler ile postacıya baktı.
Şu tabelanın altındaki masada oturan burnunda hızma takılı, soğuk birasını yudumlayan genç kız o anda burada olsa idi bira bardağını hala sağlam elinde duruyormuydu, yoksa bir şangırtı çoktan duyulmuş muydu?Ya, ya şu nargile içmeye çalışan orta masadaki uzun saçlı delikanlı o an ne yapardı?
Söz ettiğimiz mekanın neresi olduğunu Çanakkale de yaşayan büyük çoğunluk sanıyorum ki ikinci paragraftan sonra biraz olsun tahmin etti.Tahmin edemeyenler için söz ettiğimiz yer Fetvane sokakta (Barlar sokağında) ki Yalı han; yaşlısı- genci, kadını- erkeği,çalışanı- emeklisi kısacası, Çanakkalelinin buluşma noktalarından biri. Bir araya gelip havadan sudan, evdeki kediden, yan komşunun perdesinden, son sınavda kırık not veren hocasının insafsızlığı gibi günlük yaşamın sıradan sohbetlerinin yanı sıra kent ve kentte yaşam üzerine de son derece ciddi konuları konuşan ve konuşmakla kalmayıp sonunda ciddi sonuçlar ve projeler oluşturan ve proje tarafları ile ortaklık kurup kentli ile paylaşan insanlarında buluşma mekanlarından biri .
Uzun zamandır (yılardır ) her salı burada bir birini tanıyan veya tanımayan ama dostluk paydasında insanların bir araya geldiği salı toplantıları yapılıyor. Bu toplantılarda, unvan veya mevki yada adına siz ne derseniz deyin “O” şeyin getirdiği kimlik üzerine bir araya gelinmiyor. Bu toplantılar da farklı inanç ve dünya görüşüne sahip, ortak paydaları Çanakkale de yaşamak olan insanlar bir araya geliyor ve yeni dostluklar kuruluyor, var olan dostlukları ise daha da geliştiriliyor. Gelişen bu dostlukları önemseyen ve bu birlikteliği zedeleyecek kişisel çıkarların olmadığı bir platform olarak her hafta bir araya gelinen, kente olup bitene ait düşüncelerin paylaşıldığı toplantılar bu toplantılar. Kentte ve çevresinde yaşanan olumsuzluklar üzerine önemli eleştiriler getirilirken güzel ve kente katkısı olacağı değerlendirilen gelişmelere ise taraf olunuyor. Kısacası katılım için “dostluk anlayışı” dışında hiçbir ön şartın olmadığı ve kişinin burada var olmak istediği sürece de var olacağı toplantı bu salı toplantıları.
İşte bu salı toplantılarından birinde ( geçtiğimiz Nisan da) Arkeoloji müzesinden Özgür Çavga dostumuzun, 19-24 Mayıs Müzeler haftası münasebeti ile Arkeoloji Müzesin de her yıl olduğu gibi bu yılda bir dizi etkinlik yapılacağını fakat bu yıl yapılacak etkinlikle ilgili olarak kentte yaşayanların daha fazla katılımı sağlamayı amaçladıklarını, bunun yanı sıra müze dışından da farklı etkinlikler yapmayı istediklerini ifade etti. Bu açıklama üzerine konu konuşulmaya, farklı fikirler ortaya çıkmaya başladı. Bu fikirler içinde en çok üzerinde durulan fikir de Veysel hocanın yıllardır müzeler haftası yaklaşırken hep gündeme getirip hayata geçirmek için emek harcadığı ve her seferinde de son aşamada bir aksilik çıktığı “ Çanakkale de müzeciliğin” konuşulduğu bir toplantı (bunun adına seminer, panel, form siz ne derseniz deyin ama Çanakkale de müzecilik olsun) yapılması önerisi idi. Bu konuda konuşmalar sürdü gitti ve her seferinde olduğu gibi zaman da oldukça ilerledi ve haftaya konuya devam etmek üzere vedalaştık.
Bu arada arkeoloji müzesi de resmi yazışma ile kente ki bir çok resmi kurum ve kuruluş ile sivil toplum örgütlerine müzede bu amaç ile ilgili bir toplantı yapılacağını duyurarak toplantıya çağırdı.
Fetvane sokak ile Çarşı caddesinin kesiştiği yada Çarşı caddesinden Fetvane sokağa girişte Yalı cami haziresinin karşı köşesinde yer alan eski binanın önünden geçenlerden kiminin iç çekerek bakıp ,”yazık oluyor…”dediği, bazılarımızın” acaba bu güzelliğin içinde kimler yaşadı? “ diyerek kendine yada beraber yürüdüğü dostuna sorduğu, kimilerimiz ise farkına bile varmadığı , farkında olanlarını ise büyük çoğunluğunun bu binanın Çanakkale deki ilk otellerden biri olduğunu bilmeden önünden geçip gittiği, binanın önü ahşap bir paravan ile kapatıldı bir gün, binanın farkında olanlar ne oluyor, ne yapılacak buraya sorularını sorarken Çanakkale Belediyesi, Çanakkale Kent Müzesi ve Araştırma Merkezi yazılı bir pano astı. Bu bilginin ardından önünden geçenlerden bazıları, panoyu dikkatle süzüp bir şeyler anlamlandırdı beyninde, bazıları da yüksek sesle sordu Kent Müzesi neydi? Çok doğal olarak yine hiç bir şeyin farkında olmadan günlük koşuşturma içinde önünden geçip gitti ve gitmekte çoğumuz.
Ertesi salı Yalı Han da bir araya gelenler bir önceki toplantı da kaldığımız yerden toplantıya devam etti, Veysel hoca ile Özgür’ün önersi bir arada nasıl getirilir konuşulurken, arada bir gündemimize gelip bir türlü üzerinde uzun, uzun konuşamadığımız Kent Müzesi konusu gündeme tekrar geldi.
Birkaç kez belediye ile bu konuda farklı şekillerde toplantılar yapılmış olmasına rağmen bir program oluşturulamamış ve daha sonrada konunun üstüne ölü toprağı örtülmüştü. Kent Müzesi tabelası asılması ile, ölü toprağı atılı sandığımız müze kuruluyordu, ama bu kurulan müze de ne olacaktı, nasıl bir müze planlanıyordu? Belediye bunu tam profesyonel bir ekiple mi planlıyordu, sürecin neresindeydi?
Kent müzesi, kentlinin belleği, geçmişi ile bugününü birleştiren mekan, kente yaşayan yada yaşamını kente sürdürüp te kentle yabancılaşanlara, kentini ve kentli olunmayı, yerelden ulusala, ulusaldan evrensele, demokrasi ve aidiyet ile ilgili sorunlarının çözümlendiği “okul” olmadığı halde özellikle bu konularda eğitim veren yer olarak tanımlandığına göre kentliler olarak biz bu sürece nasıl ve hangi aşamasında dahil olabilecek yada olmalımıydık? Bu sorular ortaya atıldıkça gördük ki belediyenin bu çalışmadaki süreci nasıl işlettiği hakkında net bir ve doğru bilgiye sahip değildik. belediye ilgililerinin gerek dost sohbetlerinde, gerekse farklı platformlarda verdiği satır arası bilgiler ise konu üzerinde kesin yargılar için yeterli değildi.Bu durumda müzede yapılacak toplantıdan önce Belediye Başkanı ile Saim Yavuz’un ilişki kurması ve bu sohbetin aktarılarak belediyenin de ortağı olması düşünülen “Kent Müzesi ve Müzeciliği” konulu bir panel düzenlemesi yapılarak Arkeoloji müzesinde ki programa dahil olunması önerisinin götürülmesi , bu önerinin sivil ayağının da yine Salı toplantılarının müdavimlerinden büyük çoğunluğunun üyesi olduğu ÇABİSAK tarafından yürütülmesi kararına varıldı.
Belediye başkanı ile Saim Yavuz’un görüşmesi neticesi bizi yanıltmadı ve sayın Başkan panel ile ilgili belediye ye düşecek tüm sorumlulukları, imkanlar dahilinde destekleneceği/çözeceği sözünü verdi. Sonunda Arkeoloji müzesindeki toplantıya konu götürüldü ve ilk toplantıda öneri müze tarafında da uygun görüldü ve Müzeler haftası kutlama programına proje ortağı olarak alınması kabul edildi. Ayrıca müzenin yapmayı planladığı etkinlikler bu toplantıda öğrenildi ve müze etkinliklere ilave olarak kutlamalar süresince müzeye verilecek katkı ile rehberli müze turları düzenlemesi , Üniversitemizin Güzel Sanatları Bölümü öğretim üye ve öğrencilerinin katkıları ile canlı performans yapılması gibi bir dizi etkinlik önerildi, önerilerin kabul görmesi ile de bu konuda planlar ve görev bölümleri yapılarak çalışmalara başlandı.
Zaman çok kısa idi, fakat inanılamayacak sürat ile ilerlendi, özelikle panel konusu başta olmak üzere bir çok iletişimde Veysel hocanın temposu övgüye değerdi, diğer arkadaşlarında çabaları pek tabi en az Veysel hoca kadar önemli idi. Panelin kapsamına uygun olarak konusunda uzman konuklar tespit edildi. Özellikle Kent Müzeciliğinin Türkiye’deki en önemli üç örneği ( Bursa, İzmir, Kayseri kent müzeleri ) ile kuruluş süreçlerindeki tecrübelerini aktarmaları için ilişkiye geçildi. Bu müzelerin dışında, işin doğası ve bilimsel veriler gereği uzun bir kuruluş maratonu yaşayan Antalya kent müzesi koordinatörleri ve Tarih Vakfı ile de ilişki kuruldu. Fakat Kayseri ve İzmir kent müzeleri dışında kalan kişi ve kurumlar aynı hafta içinde çok yoğun programlarını mazeret göstererek, çok istemelerine rağmen katılamayacaklarını bildirdiler. Bizde katılacaklarını bildiren iki Kent Müzemizi davet ederek panel programımızı oluşturduk.
Fakat tam sonuca vardık dediğimizde ( 19 Mayıs’tan )birkaç gün önce Arkeoloji müzesi Müzeler haftası kutlama programına yönelik Afiş hazırlatılarak kentte asmaya başladığında Müze için den düzenlenen tek sergi ile haftayı duyurduğunu ve afişte, hafta için müzeye sponsorluk yapan özel şirket dışında diğer kattı verenlerin yer almadığını gördük.Önce farklı bir afiş ile de tüm programın yayınlanacağını düşündük ama müzeci arkadaşlardan hafta ile ilgili tek afişin olduğu öğrenildi.Müzenin bu tutumu karşısında ne yapacağımız değerlendirilirken ,davetiyeler dağıtıldığında da davetiyenin etkinliklerinin yer aldığı etkinlik programında konu başlıkları yer almasına rağmen Müze ve özel sponsor firma dışında, hem maddi hem de emek ve fikir katkısı veren belediye ile, emek - bilgi ve en önemlisi zamanlarını bu işe ayırarak katkı veren kurum ve kişilerin yer almaması, Müzenin tüm yapılanların yalnız kurumlarının çalışması olarak gördüğü değerlendirmesi ile eşit emek ortaklığının kamu ile paylaşmaması üzerine ( arkeoloji müzesinde görevli olan arkadaşların tüm çalışmalar süresince dostça ve samimi ilişkiler kurduğundan zere kadar kuşku duymaksızın ) uzun yıllara dayalı kurumsal alışkanlıklarını koruduğu, farklı kurumlar ile ortak iş yapma geleneğinin yoksunluğundan kaynaklanan, bu benim alanım ben bunu tercih ediyorum zihniyetinin henüz (anılan tarih itibarı ile) üzerinden atamadığı ve kurumdan bu etki silinmediği bu şartlar altında ( harcanan emek ve çabaların boşa gitmemesi ve kent müzesi gibi Çanakkale’yi çok yakından ilgilendirilen panelin farklı bir tarihte ve mekanda yapılması kaydı ile) Müzenin, Müzeler Haftası programından panelin çekilmesi kararı alındı.
Ardından sürat ile yeni bir süreç planlaması hazırlanılarak misafirlerimize bildirildi ve ilk programa tarih nedeni ile katılamayan diğer kent müzeleri ile davet ettiğimiz diğer ilgili kurumlar ile tekrar ilişki kuruldu.Ne yazık ki yine önceden planladıkları faaliyetleri bizim planlama ile çakışıyordu ve katılamayacaklarını bildirdiler. Yeni süreç için mekan seçimi ile ilgili yapılan toplantıda Kent Müzesi paneli için birkaç yer üzerinde konuşuldu ve kentin kuruluşunun başlangıç yapısı olan ve şu anda Çanakkale Deniz Müzesi olarak işlevini sürdüren Çimenlik Kalesi, çalışmaya farklı birde anlam katacağı fikri ile seçildi. Ardından müze komutanı ile görüşme yapıldı ve bu görüşme sonunda, “Askeri müzeler müzecilik faaliyetlerine ilişkin yönetmelik şartları” ile Deniz Müzesi Sunu Merkezi’ni kullana bileceğimiz öğrenildi ve buna paralel olarak gerekli girişimlere başlandı.
Mekanın sınırlı kapasitesi nedeni ile çalışmanın tüm halka açılma sansı yoktu, bunun da dezavantaj olmasına rağmen davetiyede açıkça ifade edildiği gibi “Pasif Değil Aktif Panel” olarak çalışmanın yapılması ve panel sonucu oluşan bilgi ve tecrübeler ile sürecin devam ettirilerek, daha geniş ve dar kadrolar ile yeni toplantılar ve çalışmalar yapılması planlandı ve tüm çalışma sonuçlarının çeşitli iletişim araçları vasıtası ile de kentli ile paylaşılması hedeflendi.
Panele davet edilen kişilerin tespitinde izlenen yöntem yine panele ait davetiyede “Hepimiz çok önemliyiz” başlığı altında, -Olabildiğince farklı kesim, konum ve anlayışlara sahip kentliler bu etkinliğin davetlisi.Unvan ve mevki, bu etkinliğe davet gerekçesi olmadı . (…)Ne sunulan bilgiye, ne de sunuş yapan konuşmacıya hiçbirimizin “ön yargısı” olmasın. Hepimiz eşitler platformunda çok önemliyiz. Birbirimizi anlayarak, sonuçları niceliksel ve niteliksel çokluğa ulaştırabiliriz.- cümleleri ile açıklandı.
Sonunda davetiyeler dağıtılarak 18 Haziran 2007 tarihinde hedeflenen katılım oranı yakalanarak ( Bazı davetli arkadaşların oldukça önemli mazeretleri nedeni ile katılamamalarının yanı sıra davetli listesinde olamamasına rağmen kendini konunun içinde hissedenlerinde katılımı ile)yaklaşık dört buçuk saat süren, üç oturum halinde gerçekleştirildi.
İlk oturumda planlandığı gibi sayın Veysel Tolun, Dünya ve Türk müzecilik tarihini çok güzel hazırlanmış bir bildiri ile özetledi. Bu sunuş ardından Dünya Müzelerinden örneklerin yer aldığı slayt gösterisi ile salonda yer alanlarından birçoğu bilgilerini tazelerken, konuya ilgi duyanlar içinde iyi bir ön hazırlık oluşturuldu.
Ara vermeden devam edilen ikinci oturumda Kayseri ve İzmir’den gelen konuklarımız müzelerini bizlere tanıttı.Farklı yaklaşımlar ile düzenlemiş iki farklı kent müzesi ile karşı karşıya idik.
Kayseri Kent Müzesi gerek mekanının mimari tasarımı gerekse sergileme tekniği ile Türk müzeciliğinin pekte alışkın olmadığı bir dil kullanmıştı. Bunun yanırsa İzmir Kent Müzesi ise daha çok arşiv çalışmalarına yönelmiş, topladıkları arşiv malzemesini envanterlerine araştırmacıların yararlanması için katarken, içeriklerinin incelenmesi ile de elde ettikleri bilgilere paralel yürüttükleri, özgün grafik tasarımlara dayalı bilgilendirme panoları ile uzun periyotlu ve kent içerikli dönemsel sergiler ile “okunan müze” olarak kendilerini ifadelendirdikleri bir müzecilik yaklaşımına sahiptiler.
Her iki müzede kendilerini ifade ettikten sonra salonda yer alan katılımcıların soruları ile başlayan kuruluş süreçlerindeki tecrübeleri yine salondan gelen katkılar ile irdelendi.
On beş dakika bir aradan sonra oturumun son bölümü, üçüncü oturum başladı.Bu oturumda ilk sunu Türkiye de müzeciliğin yasal ve hukuki durumu ile Kültür Bakanlığı’nın yetki ve sorumlulukları özetlendi.
İkinci konuşmacı, Çanakkale Deniz Müzesi ve Namazgah Tabyalarından, Çanakkale Kent Müzesine Doğru Yaklaşımlar” başlıklı sunumda Çanakkale il sınırları içinde yer alan iki farklı müze de yaşadığı tecrübeleri aktardı.Her iki müzenin kuruluş ve yeniden yapılan süreçleri çağdaş müzecilik /müze bilim kriterleri ile değerlendirilerek, bir müzenin yapılanma ve kuruluş sürecinde izlenmesi gereken yol haritası iki örnek üzerinden bilgi ve tecrübelere bağlı olarak sunuldu.
Üçüncü sunu “Kent, Kimlik, Aidiyet” başlığını taşıyordu. Bu sunuşta, sunuş başlığında yer alan ifadelerin açılımı ile dünyadaki kent müzelerinin içerik ve yaklaşımlarına değinildi.
Son olarak Belediye Başkanımız sayın Ülgür Gökhan, tüm panelde sunulan bilgileri de yorumlayarak, kurulması düşünülen Çanakkale Kent Müzesi ve Araştırma Merkezi’nin ulusal ve uluslararası, ilgili kurum ve birliklerin yıların tecrübe ve bilimsel çalışmalar sonucu edindikleri bilgiler ışığında oluşan kriterlere uygun bir müze amaçladıklarını, hali hazırda inşası (restorasyonu) süren binanın bu çalışmaların gerçekleşmesi için ihtiyaç duyulacak olan mekan ihtiyacına cevap vermesini asıl müze çalışmasının ise Belediye şemsiyesi altında fakat dünya standartlarında tamamen özerk bir yapıya sahip oluşturulacak kurul vasıtası ile gerçekleştirileceğini ifade ederek her zaman olduğu gibi biz Çanakkalelileri bir kez daha yanıltmadı. Böylece daha önceki çalışmalarda olduğu gibi Çanakkale’ye yakışır bir Kent Müzesi yolunda olduğunu gösterdi. Ayrıca Çanakkale de var olan sivil inisiyatiften beklediği gibi - sivil inisiyatifin davet talebi beklemeden her konuda olduğu gibi sürece ortak olmasından- duyduğu memnuniyetini de ifade etti.
Panelin son oturumunda da her sunuşun ardından yaklaşık yirmişer dakikalık tüm katılımcıların iştiraki ile oluşan soru cevap ve katkılar ile panel gelişti .Panel,üçüncü oturum sonunda “ kent müzesinin farklı boyutları ile irdeleneceği farklı çalışma ortamlarının oluşturulması” dileği ile kapandı.
Daha sonra yapılan değerlendirmede gerçekten katılanların bu çalışma ile olduk iyi bir sinerci yakaladığı ve çok fazla bilgi akışı yaşandığı değerlendirmesi ile panel sonunda da varılan yeni çalışmaların mutlaka yapılması ve bunların neleri içereceği ve nasıl çözümleneceği Salı günü konuşulmak üzere tamamlandı. Başta da belirtmiştik Salı toplantıları tüm kentlilere açık dostlar toplantısı.
Cevat İNCE
Sanat Tarihçisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder